Salı, Mayıs 17

Memleket Sıkıntısı

IMF başbakanının tutuklanıp cezaevine gönderilmesi haberini izleyince ne zamandır yazmayı düşündüğüm bir yazıyı yazmaya karar verdim.Aklımda çok fazla olay olduğu için biraz karışık olacak yazım.
..
İnsanların bahsettiği eşitlik vardır ya hani hepimiz eşitmişiz öyle bir şey yok elbette.Çünkü tüm toplumlarda zengini,yoksulu,akıllısı,engellisi,güzeli,çirkini,okumuşu,okumamamışı hep bir aradadır,işte eşitsizliğe(ama neye göre ve hangi?) insanlardaki zıtlıklardır engel olan.Dünyaya nasıl doğduğuna ve sonrasında sana ve aslında daha çok şeye bağlı.Ama tartışmak istediğim şey bu değil.Benim eşitlikten anladığım hukuk önünde eşitliktir.İnsanın kim olduğunun önemi olmadığı tek yerdir mahkemeler bana göre.Bir bakanla ilkokul mezunu bir adamın eşit olduğu yerdir.Bu adamın tutuklanması bu eşitliği gösterir,hukukun var olduğunu gösterir.-Belirteyim,açıkçası bende komplo olduğunu düşünüyorum bu olayın-.Bu olay Türkiye de yaşansaydı ne olurdu,o uçak durdurulur muydu?Tabiki hayır.Ülkemdeki en büyük eksikliklerinin en başında,bizde hukuk yok.
Ve Türkiye'de yaşanan vahim olaylardan bahsetmek istiyorum.
''Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım? Müteahhit şirketlerin yanında çalışmaya devam edeceksin''diyen bir bakan(!) var bu memlekette.İnsanların engellerine sakat bakış açısıyla çıkışan bir bakan.Ya bu insanlar bakan işte,bizim başımızdakiler.Onlara da onlara oy verenlere de yazıklar olsun.İnsanların önümüzdeki seçimlerde bunlara oy verecek olmaları beni kahrediyor resmen.Seçimler yaklaşmasaydı özür diler miydi?Hayır.
İnsanlarını aşağılayan,koyun yerine koyan,saflaştıran,bilinçsizleştiren,taraflaşmalarına,bölünmelerine sebep olan hükümet var,ama hukuk yok.
Şöyle ki;bu memlekette kanı bozuk Öcalana sayın diye hitap eden,gebermiş teröristlerin arkasından yas tutan,yapılan operasyonlar için bu bir şiddettir diyen,kötü şeyler olacak,savaş yakındır diye tehdit eden,ülkemin doğusuna kürdistan deme cesaretini gösteren,pkkya siyasi güç verip emniyet müdürüne tokat atan insanlar var.Tüm bu olanlara seyirci kalan halk var,hükümet var.Hukuk yok.
Gariban ailelerin şehit olan gencecik oğulları var.Arkasından amaçlarına ulaşamayacak diye açıklama yapan çok.Sakinleştiricilerle ayakta durmaya çalışıp vatan sağ olsun diyen ailelerimiz de çok.Ama onların ihtiyaçlarını maddi-manevi karşılayan yok!
Eğitimsiz askerleri gönderiyorlar dağa,sonra şehit haberlerini alıyoruz.Sırf bu terör olayları için özel olarak yetiştirilmiş timlerin orada bulunması gerekir.Hafife aldıkları her geçen gün,haberler de şehit düşenleri izliyoruz.Tatmin etmeyen açıklamalar ve çözümler kimsenin umrunda değil.Memlekette ne olmuş ne bitmiş kimsenin umrunda değil ya!Hükümetin derdi tekrar başa gelebilmek,insanların derdi iş ve aş.Yoksul kesimin tabi,önce yoksullaştırılıp sonra da sadaka verilen kesimin.Saçma sapan şeylere kafa yoran gençlikten bahsetmiyorum bile.
Tevfik Fikret Küçük Asker şiirinde şöyle der;
Vatan senden hayat umar,
Sen yaşarsan o canlanır;
Vatan için ölmek de var,
Fakat borcun yaşamaktır..
 
Bu yeni yılın ikinci yarısında insanların oyuna gelmemelerini,yaşanan 
haksızlıklara ve temeli sarsan olaylara 
kayıtsız kalmamalarını,gözlerini açıp biraz da olsa olan bitene 
ilgi duymalarını diliyorum.Sadece haberleri okuduğumda 
ya da izlediğimde Türkiye'nin geleceği için endişelenmek istemiyorum.
 
  

Perşembe, Mayıs 5

Blog Hikayesi

Mori'den gelen mim..
Lisedeyken bi defterim vardı şiirler yazdığım,paragraf paragraf gözlemlediğim konuları anlattığım.Ama günlük değildi bu yani bi kağıda hiç kendimden bahsetmedim.Sonra bi gün bi blog gördüm adını hatırlayamıyorum şimdi,müzik,sinema,film vs kategorilere ayırmış ve onlar hakkında eleştirilerini yazmış.İnanılmaz beğenmiştim ve bende kendi yazdıklarımı buraya kaydedebilirim diye düşündüm,açtım,tasarımdı şuydu buydu derken,yazılarımın içerikleri de değişti ama yinede kendimi çok anlatmadım bloğa,sonra günlerden bir gün bi baktım 100 bilmem kaç izleyicim var ama yazılarıma yorum 5i geçmiyor,yazılarıma izleyici kalsınlar istemedim,her ne kadar izleyici adı altında olsalar da,hem konuları belirli yazılar da yazmak istediğimden bu bloğa taşındım,zaten o bloğumdaki değerleri bloggerlar da hala burda,böylesinin daha iyi olduğunu düşünüyorum,ve yazmakla-okumakla inanılmaz mutluyum.

Çarşamba, Mayıs 4

İşçi bayramını kutlamaya giderler yanlarına işçi çocuklarını almadan,
giderler daha dün onları küçümserken,daha dün kıyafetine,saçına,ayakkabısına ukala ukala yorum yaparken.
Sorun burda,başkalarının haklarını onları yanına almadan savunmak
Gösterişten başka bir şey değil bu.
Düşünce ve eylemlerdeki çelişki kadar insanları çirkinleştiren başka bir şey yok bu dünyada.
Bakıyorum da şöyle bir çevreme-durakta,beycafede,yemekhanede,çimlerde,sınıfta,fakülte girişinde- kalıplar içine girmiş herkes,dillerinde aynı cümle,kıyafetler bile aynı fabrikadan.
Doğal olan kimseyi göremiyorum.
İnandıklarını-ki şüphem var bundan-savunmak bu kadar basit değil,olmamalı.Bilmem hangi kitabın bilmem kaçıncı sayfasının yedinci,sekizinci cümleleri çim sohbetlerinde günü kurtarmamalı.

Cuma, Nisan 22

Duyularımızla İlgili Olarak;

En sevdiğim 3 görsel :Ailemle cumartesi yemek masası,raylar ve deniz.

En sevdiğim 3 koku: ikinci el,saman kağıttan kitapların kokusu,yağmur sonrası toprak kokusu ve salatalık kokusu.

En sevdiğim 3 Tat: Meyveli kek,karamel ve kivi.

En sevdiğim 3 ses:Havuza atlarken çıkan su sesi,dalgaların denize vururken çıkartığı ses ve Cenk Taner'in sesi.

En sevdiğim 3 his:Denizde sırt üstü uzanıp kulaklarına su dolarken hiçbir şeyi duymamak,seyahat edip pencereden yolu izleyip müzik dinlemek ve bahar serinliğinde çimlere uzanıp gökyüzünü seyretmek.

Perşembe, Nisan 21

Ağırlık Merkezi: İNSANIN KENDİSİ

Toplum bilincini ve kimliğini kazandığında insanın kurduğu ilşikiler daha gerçekçi olur.Çünkü mantık ve hisler şekillenmiş,yapılan tercihler ya da seçimler –iyi ya da kötü olsun- bir anlam kazanmıştır.Neler olduğunun tam olarak farkına varmadan insanlarla dolu bir daireye süreklenirsin,şuurun yerinde.
Ve insanlarla iletişim kurma gibi bir doğal süreçte onları seversin,onlara kızarsın,değer verirsin,yalanlar söylersin,onlar için üzülürsün,onlar adına üzülürsün,onlardan nefret edersin,kaçarsın,saklanırsın, ,onlar için ağlarsın,onlarla kavga edersin,,onlara hediyeler verirsin,sarılırsın,şarkılar yazarsın,şiirler yazarsın,selam verirsin,yemek yaparsın,onları öpersin,üzersin,ağlatırsın,ayaklarını yerden kesersin,onlar yüzünden pişman olursun,onları pişman edersin,onları içine alan hayaller kurarsın,onlarla dans edersin,tartışırsın,planlar yaparsın,onları yüz üstü bırakıp çekip gidersin,geride bırakılan sen olursun,onları bekletirsin,beklersin.Onların arkasından konuşursun,arkandan konuşurlar.Onları incitirsin,onlara süprizler yaparsın.
Ve onun için nefes alıp verirsin,sade ve sadece hayatında ona aşık olacağına inanırsın, onu terk edersin,terk edilirsin.
Eğer sen bu döngüde dairenin merkezinde olmazsan,onlar büyür ve büyür,çoğalır ve genişler ve seni dairenin dışına iteklerler.Daire büyür ve büyür ve sen dışarda bir yerlerde küçülür ve küçülürsün.
En önce,her şeyden önce sen gelmelisin.
 Yoksa koskoca dairede bir nokta bile olamazsın
Dışarda bir yerlerde
Küçülür ve küçülürsün
.
.
.